MHP Lideri Devlet Bahçeli’den yeni yıl mesajı! Terörsüz Türkiye, SDG ve DEAŞ sözleri

MHP Lideri Devlet Bahçeli’den yeni yıl mesajı! Terörsüz Türkiye, SDG ve DEAŞ sözleri
Yayınlama: 31.12.2025 14:24
A+
A-

Son dakika haberine göre MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yeni yıl mesajı paylaştı. Bahçeli mesajında “Terörsüz Türkiye menzili yaklaştıkça tahrik artar” ifadelerini kullandı.

Bahçeli’nin mesajı şu şekilde:

Nice zorluk ve ağır sınamaların yaşandığı, bunun yanında günbegün tahkim edilen huzur ve umut havasıyla sistematik bir plan dahilinde tedavüle sokulan karanlık hesap ve heveslerin karşılıklı olarak mevzilendiği çalkantılı bir yılı geride bırakıyoruz.

Bölgesel ve küresel krizlerin yaygınlaşan ve yoğunlaşan anaforunda insanlığın müşterek değer ve mirasının gittikçe kaybolduğuna teessür ve teessüfle şahit oluyoruz.

Dünya’nın nevzuhur ve nevrotik bir Ortaçağ mantığının çekim alanına kapıldığını da açıkça görüyor ve değerlendiriyoruz. Elbette iyimserliğimizi muhafaza etmekle birlikte her zahirden ve zaviyeden temkin ve tedbirin elden bırakılmamasını mühim ve müteyakkız bir irade önceliği olarak kabulleniyoruz.

2025 yılı, dünya çapında hem ilklerin tecellisine hem de ilkelliklerin tezahürüne sahne olan 365 günlük bir serüvenin seyir defteridir. Genelleşen çatışma ve cepheleşmeler mucibince huzursuzluğun dibine çakılan, kimi zaman ufuk çizgisini kaybeden beşeriyet gemisi kapsamlı ve kaotik bir belirsizliğin acımasız pençesindedir.

Çözülen Neoliberalizm’e eşanlı olarak çatallaşıp çarpıklaşan, müteakiben çürüyüp kokma safhasına geçen Kapitalizm yeni bir uluslararası düzen ve mimarinin doğumunu biteviye geciktirmekte, hatta engellemektedir.

Manevi ve moral değerlerin aşınıp zora ve şiddete dayalı paylaşım mücadelelerinin artmasıyla insanlığın anlam ve değer bunalımına düşmesi neredeyse eşzamanlı olarak zuhur etmektedir.

Gazze’de süregelen insani felaketlerin soysuz müsebbibi, savaş ve soykırım suçlusu Siyonist terör zihniyetinin sarıldığı Emperyalizmin kundağında daha da azgınlaşması sadece Ortadoğu için değil dünyanın tamamı için sivri ve ileri bir tehdittir.

Vicdanın dijitale yüklenmesiyle, küresel vicdan ve merhamet kaynağının kuraklaşması müteessiren söylemeliyim ki, aynı zamana ve döneme isabet etmektedir. Dijitalden vicdan beklemek ne kadar sarsıcı ve sancılı bir durumun özeti olsa da insan ve insanlık vicdanının feraset ve fonksiyonelliğini hala koruduğuna inanmak ve bu inancı müdafaa etmek herkesin, hepimizin ortak mükellefiyetidir.

Mazlumların göz pınarlarından süzülen yaşlar, suçsuz ve günahsız masumların vücutlarından akan kanlar, emzikli ve ağzı süt kokan bebeklerden alınan canlar yeryüzü trajedisi olarak karşımızdadır.

Bu trajedinin gösterim sahnesi devamlı yaygınlaşmaktadır. 2023 yılından buyana Sudan’ı sarıp sarmalayan vahşetle, yine aynı tarihten beri Gazze’de çıta yükselten soykırım vandallığı ardışık ve çoklu şiddet vektörünün farklı coğrafyalarda birbirini nasıl tamamladığına kanıt ve karine teşkil etmektedir. Fiilen üçe bölünen Yemen’le birlikte Somali’nin içine çekilmek istendiği parçalanma girdabı Ortadoğu ve Afrika’nın Siyonist-Emperyalist türbülansın tesirine kapıldığını da acıklı olarak göstermektedir.

Nitekim Somali’nin kuzeybatısında bulunan ve Aden Körfezi’nin güney kıyıları boyunca uzanan Somaliland üzerinde kurulan tezgah, haydut ve hayasız devlet organizasyonu İsrail’in muhasım ve mütecaviz dayatmaları, Somaliland’ı sözde tanıma hamlesi oynanan oyunların nerelere kadar uzandığını aleni olarak belgelemektedir. Somali’nin egemen varlığı, siyasi ve toprak bütünlüğü asla tesadüflerin akış demetine teslim edilmemeli, Türkiye olarak her zaman bu dost ve kardeş ülkenin destekçisi olunmalıdır.

Kızışan vekalet savaşları, Gazze’li çocukların parklarda koşup oynaması gerekirken kefenlenip mezara yatırılması bir parça Allah korkusu, biraz insan sevgisi, bir nebze de vicdan kırıntısına haiz olmalarını temenni ettiğim Körfez ülkeleriyle diğer İslam toplumlarının gafletten, dalaletten, dünyevi haz ve hırslardan irkilerek uyanması çağrım ve niyazımdır.

Külü savurup ateşi körükleyenler, kızgın maşayı taşeronların eline tutuşturanlar, karda yürüyüp izini belli etmeyenler, Siyonist-Emperyalist tuzağa gönüllü olarak takılanlar, insani ve İslami değerler açısından iki dünyalarını da etkileyecek bir imtihan içindedir. Bu hususta 2026 yılının mübarek ve müessir bir milat olması yegane dileğimdir.

Mücavir bölgelerde bulunan ülkelerin istikrarı, devlet ve toplum dengesi Türkiye’mizin hayrına ve çıkarınadır. Çevremizde ateşle ve savaşla ihata edilen fırtınalı bir kuşağın sertleşmesine değil, barış ve huzurla pekişmiş, kaynaşma ve kucaklaşmayla bezenmiş kalıcı yumuşama ve dostane ilişkilerin hakimiyetine ihtiyaç çok fazladır.

Bu kapsamda özellikle Suriye’de belirsizliğin koyu sisinin dağıtılarak iç uyum, barış ve istikrarın kökleşmesi hayat memat konusudur. SDG/YPG’nin İsrail’in tetikçisi, uzaktan kumanda edilen, yemlenip imkansız hayallere itilen kuklası olmak yerine Suriye’nin 10 Mart Mutabakatı’na müzahir bir parçası olması herkesin ortak menfaatinedir. Aksi halde Türkiye’nin ve bölge ülkelerinin güvenlik damarını tarumar edecek her münafık mülahaza ve müzmin hazırlığın sonu fail ve figüranları için vahim olacaktır.

2025 yılının en önemli gelişmesi hiç kuşkusuz “Terörsüz Türkiye” hedefinin kuvveden fiile geçmesi; soyut, sözde, ayakları yere basmayan düşünce israfı yerine somut adımların birer birer gerçekleşmesidir.

“Terörsüz Türkiye” seferberliğinden ürken ve korkuya kapılan muhasım ülkelerin istihbarat aparatı ve cinayet makinesi olan DEAŞ terör örgütünün kanlı provokasyonları, uyuyan hain hücrelerin dürte dürte uyandırılması dikkatle takip edilmeli ve milli güvenliğimizin bütün koruma kalkanlarıyla mücadeleyi gerekli kılmaktadır. Adı, kaynağı, gayesi, ürediği veya üretildiği bataklığı ne olursa olsun terör örgütlerine hayat ve varlık hakkı tanınmayacaktır.

Tarihi bir beka meselesi olan bu azim ve kararlılık beyanının sonucu olarak terörizmin ve terör örgütlerinin aziz vatan topraklarında tutunmasına karşı olağanüstü ve acımasız bir eylem planlaması inanıyorum ki yapılacak ve sahaya sürülecektir. Bilhassa Türkiye’ye karşı tertip edilen, meselenin can sıkan yönü olarak da sürdürülebilir şekilde ilerletildiği anlaşılan psikolojik ve stratejik harbin iç yüzünü çok boyutlu okumak, hayatın her alanına sıçrama ve sirayet etme ihtimali bulunan örtülü operasyonlarla istihbarat saldırılarına teyakkuz halinde mukabele etmek mutlak bir mecburiyettir.

Balıkesir, Çankırı ve Kocaali’nde düşen/düşürülen insansız hava araçları, Libya Genelkurmay Başkanı’nı ve Libya heyetini taşıyan özel jetin düşüşü akıllara çok soru getirmektedir. “Terörsüz Türkiye” menziline yaklaştıkça tahrik ve tahribat arayışlarının da artması beklenmelidir. Bu itibarla milli birlik ve kardeşliğimizin çok daha güçlenmesi, Türk ile Kürt arasına ekilmek istenen nifak tohumlarının sabır ve sebatla çürütülmesi ortak kaderimizin ortak kedere dönmemesi için adeta farz-ı kifaye mertebesinde bir ahlaki vazifedir.

Muhalefetin sağduyulu ve sorumlu bir dil kullanması, Türkiye ve Türk milleti paydasında buluşup birleşmeleri milli kimliğimizin, milli geleceğimizin, demokrasi onurunun, tarihi müktesebatımızın ve kültürel zenginliğimizin yüklediği bir ödevdir. Bu ödevin ihmal ve inkarı halinde siyasal, toplumsal ve egemen varlık ekseninde zincirleme reaksiyonlar doğacaktır.

Türk milletinin hassasiyetlerini kaşıyan, hukukun özü ve amacı olan adalet duygusunu tartışmaya açan, ahlaki ve manevi değerleri yıpratıp yıkıma uğratan gündemdeki soru ve sorunların 2026 yılında köklü çözüme kavuşturulması elzem ve ertelenemez bir hedef olmalıdır. Türkiye bahis çetelerinin, şike kumpasına bel bağlayan alçakların, ünlüsüyle ünsüzüyle uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımının altında kıvranacak, buna tahammül edecek, göz yumacak, duyarsız kalacak bir ülke değildir. Temiz insan, temiz toplum, temiz gelecek, temiz hayat milletimiz için var oluş meselesidir. Bu gayeyi perdelemeye veya pert hale getirmeye kim ya da kimler heves ediyorsa bedelini çok katı şekilde ve her yönden ödemelidir. Bohem ve buruşuk hayatların, ahlaksız ve edepsiz ilişki ağlarının, manevi erozyonların, akıl ve vicdan tutulmasının göstergesi olan pis, iğrenç ve kirli münasebetlerin 2026 yılında devasa ahlaki ve insani reformlarla aşılması ve ayıklanması Müslüman Türk milletinin arzusu ve şeref bahsiyle izah edilecek amacıdır. Eskilerin ifadesiyle, eshab-ı namus timsallerinin, yani namuslu insanların sesinin çıkamadığı, bunun yerine devrik, bitik ve yitik bir hayatın şımarık, medyatik, sonradan görme tiplerinin anıldığı ve öne çıkarıldığı bir ülke ve toplum düzeni şüphesiz sağlıklı değildir. Türkiye’nin son zamanlarda maruz kaldığı skandallardan 2026 yılında tamamıyla arınarak yeni yüzyıldaki varlığını daha kuvvetli izhar etmesi için Milliyetçi Hareket Partisi ile Cumhur İttifakı’nın yanında her siyasi parti, sivil toplum kuruluşu, üniversiteler, gönül ve bilim insanları müşterek bir sorumluluğun paydasında tek yürek olmalıdır. Türkiye hepimizindir, Türk milleti hepimizin göz bebeği ve istikbalin mimarıdır. Her insanımız değerli ve saygındır. Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve faziletine mugayir ve muhalif tavır, tutum ve davranışların iç enerjimizi tüketeceği, manevi cephemizde gedikler açacağı asla unutulmamalıdır. Bu duygu ve düşüncelerle aziz vatandaşlarımın, Türk-İslam aleminin, gönül ve kültür coğrafyalarımızda yaşayan kardeşlerimizin ve dahi tüm insanlığın yeni yılını tebrik ediyor, en kalbi hürmet, muhabbet ve selamlarımı paylaşıyorum. 29 Aralık 2025 tarihinde Yalova’da DEAŞ’lı teröristlerin açtıkları ateş sonucu şehit düşen kahraman polislerimize, bilcümle şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler diliyorum. Yine Yalova’daki saldırıda yaralanan kahraman evlatlarımıza sağlık, sıhhat ve afiyetler temenni ediyorum. Allah bizi korktuklarımızdan emin, umduklarımıza da nail eylesin diyorum. Yeni yıl hayırla gelsin, güzelliklerle geçsin, Türkiye’nin ve Türk milletinin şahlanıp prangalarından tam olarak kurtuluşuna inşallah vesile olsun.

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.